27.07.2021
1)Renkler Genel Müdürü Güntaç Kocatürk kimdir? Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
1979 Kayseri doğumluyum. 2002 Dokuz Eylül Üniversitesi mezunuyum, Endüstri Yüksek Mühendisiyim. 25 senedir İzmir’de yaşıyorum. Evliyim, 11 yaşında bir kızım var. Bu sene sektörde 20. yılım. 20 senedir neredeyse kariyerimin tamamında, farklı iş kollarında, metal sektöründe çalıştım. 6 senedir Renkler’deyim. Renkler öncesinde de 10 sene kadar otomotiv yan sanayi tecrübem ve onun da öncesi de yine Renkler prosesleri benzer iş kollarında, metal yan sanayi tecrübelerim oldu. Renkler’de 2015 yılında, Ticaret Müdürü olarak göreve başladım, sonrasında Ticari GM yardımcılığı ve son 3 senedir de Genel Müdür olarak görev almaktayım.
2)İş dışındaki “siz”le ilgili neler söylemek istersiniz?
Renkler, görevimin gereği olarak, hem saat, hem de düşünce yoğunluğu olarak ciddi zamanımı alıyor, ancak zamanı mümkün mertebe yöneterek, kendime ve aileme “kaliteli” zaman ayırmaya özen gösteriyorum. İş dışında ailem ile neredeyse her şeyi birlikte yapıyoruz diyebilirim. Pandemi döneminde bu daha da arttı, bundan da şikayetçi değilim. Kızımla ortak zevklerimiz olmasından, onunla birlikte gerektiğinde oto tamircisine, gerektiğinde dağ gezisine, onun da özel zamanlarına saygı göstererek, gerekirse de paten pistine gitmekten hoşlanıyorum. Ailem ile ortak noktalarımız arttıkça, ilişkimiz de gelişiyor. Bunu önemsiyorum. Haricinde mutfakta ciddi zamanım geçiyor diyebilirim; evde yemek yapmaktan hoşlanıyorum, özelinde “et yemekleri benim görevim” diyebilirim. Müzik dinlemeyi, kaliteli sesi seviyorum, ayrıca hobi olarak, üniversiteden beri akustik gitar çalıyorum, kızımla bu uğraşa zaman ayırmak da ayrıca hoşuma gidiyor. Son dönemde ayrıca bir hobi edindim, pandemi ile birlikte, evde geçirdiğimiz zamanın arttığı dönemde, karakalem çalışmalara ve sonrasında da yağlı boya resimlere başladım. Yağlı boyada farklı bir “ben” çıkıyor sanıyorum, renk seçimleri ve onlarla hayalleri resmetmek bana 2-3 saat bile olsa müthiş iyi geliyor. Umarım buna devam edebilirim.
3) Fabrikamızın belirli yerlerinde de gördüğümüz üzere çok güzel resim yapıyorsunuz. Bu tutkunuz ne zaman başladı? Nasıl farkettiniz?
Hep aklımda olan ama bir türlü start veremediğim, hatta çoğu zaman kendi kendime “ben zaten yapamam” dediğim bir konu idi. Pandemi başında, Mart 2020 de, “en kötü renklerin ahengine göre, karıştırır, 1-2 tablo yaparım, olmazsa vazgeçerim, -bunu yapmadım- demeyeyim” diye düşünerek, 6-7 tüp boya ve bir set fırça alarak başladım. 1 ders yağlı boya kursuna gittim, sonra pandemi yasakları / kapanmalardan dolayı, ona da gidemedim, seti eve taşıdım ve kendime bir alan yarattım. 1 seneden fazladır evde yapıyorum, 15 den fazla yağlı boya tablom oldu. Şimdi bakınca “iyi ki” diyorum. Bunları topladığım bir instagram sayfam da var, gntc.art, burayı sanal ortamda büyütmek ve hatta orta vadede yaptığım resimleri bir sergi ile fiziki olarak da sunmak hedeflerim arasında. Umarım yapabilirim.
https://www.instagram.com/gntc.art/
4)Aileniz resme olan sevginize nasıl karşılık verdi?
Eşim “gerek yok” dese idi, herhâlde hiç yürümez, 1-2 tabloda kalırdım. Ama şu an kendisi beni zorluyor, “1 haftadır oturmadın resme, hadi..” diye.. Kızımla ortak resimlerimiz var, beraber geçirdiğimiz zamanlardan biri de tuval başındakiler oldu, şu an keyifli gidiyor.
5)Yapmaktan en çok keyif aldığınız resim hangisi?
Zor soru... Bu soruyu arkadaşlar soruyorlar, ya da “en sevdiğin hangisi” diyorlar.. Hiçbirini ayıramıyorum, ama karşısında “en çok farklı düşüncelere daldığım.. ” diye sınırlarsak birkaçını söyleyebilirim. Adını “Amsterdam” koyduğum resmim, “iki kırmızı kadeh şarap” , “fırtına altında mehtap”, “Mevlana” ve “kökler”. Yaparken de, sonrasında da en zevk aldıklarım bunlar diyebilirim. Ama dışarından da gelen geri dönüşlerde, herkesin başka bir favorisi var, o da beni ayrıca mutlu ediyor.
6)Son olarak Renkler ailesine neler söylemek istersiniz?
Öncelikle derginin bu sayısında bana yer verdiğiniz için teşekkür ediyorum, bu bir iş dışı röportaj olduğu için, bu yönde temennileri vermek istiyorum. İş yerimiz bizlere özel hayat konforunu sunan yerler, buradaki huzur ve denge çok önemli. Yoğun iş tempomuzun yanında, aile hayatımıza, özel zamanlarımıza, iş-özel hayat dengemize dikkat etmeyi, öncelikleri yönetmeyi; herkese tavsiye ediyorum. Bazen bunu yapamıyor olabiliriz ama bu konuda da kendimizi suçlamamamız gerekli, ben “demek ki henüz zamanı gelmemiş” prensibini benimsiyorum. Hayallerimiz, özel hayat beklentilerimiz pek tabii ki gelecek planlarında bir kenarda duruyorlar. Zamanı gelince karşımıza çıkmak üzere.. Hepimizin en değerli varlıklarımız, ailelerimiz. Beraberinde sağlık en kıymetli hazine.. Bu konularda da, aile birliktelikleri ile sağlıklı günler temennilerimi tüm arkadaşlarıma sunuyorum.
Tekrar teşekkür ediyor, iyi günler diliyorum.